NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
مُحَمَّدُ
بْنُ
إِدْرِيسَ
الرَّازِيُّ
حَدَّثَنَا
عَمْرُو بْنُ
الرَّبِيعِ
بْنِ طَارِقٍ
حَدَّثَنَا يَحْيَى
بْنُ
أَيُّوبَ
عَنْ
عُبَيْدِ
اللَّهِ بْنِ
أَبِي
جَعْفَرٍ
أَنَّ
مُحَمَّدَ بْنَ
عَمْرِو بْنِ
عَطَاءٍ
أَخْبَرَهُ
عَنْ عَبْدِ
اللَّهِ بْنِ
شَدَّادِ
بْنِ الْهَادِ
أَنَّهُ
قَالَ
دَخَلْنَا
عَلَى
عَائِشَةَ
زَوْجِ
النَّبِيِّ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ فَقَالَتْ
دَخَلَ
عَلَيَّ
رَسُولُ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
فَرَأَى فِي
يَدَيَّ
فَتَخَاتٍ
مِنْ وَرِقٍ
فَقَالَ مَا
هَذَا يَا
عَائِشَةُ
فَقُلْتُ صَنَعْتُهُنَّ
أَتَزَيَّنُ
لَكَ يَا
رَسُولَ اللَّهِ
قَالَ
أَتُؤَدِّينَ
زَكَاتَهُنَّ
قُلْتُ لَا
أَوْ مَا
شَاءَ
اللَّهُ
قَالَ هُوَ
حَسْبُكِ مِنْ
النَّارِ
Abdullah b. Şeddâd b.
el-Hâdî'den rivayet edildiğine göre o, şöyle demiştir:
Nebi (s.a.v.)'in hanımı
Âişe'nin huzuruna girdik. Âişe dedi ki:
Resûlullah (s.a.v.)
yanıma girdi. Eller (parmaklar)imde büyük gümüş yüzükler gördü de:
"Bu nedir? ya Âişe!"
dedi. Ben de:
Onları senin için
süsleneyim diye yaptım, ya Resûlullah! dedim.
Resûlullah (S.A.V.):
"Onların zekâtını
veriyor musun?" diye sordu. Ben de:
Hayır (dadim) veya
Allah'ın dilediği bir şey söyledim. O da:
"O ateş(e girmen)
için sana yeter", buyurdu.
İzah:
Hakim, el-Müstedrek, I,
390.
"Fetehat"
kelimesi, "fetha" veya "feteha"nin
çoğuludur."Fetha" veya "Feteha" ise, büyük yüzük veya
câhiliyyet devrinde kadınların, el parmaklarına taktıkları kaşsız yüzük manasında
kullanılmaktadır.
"Verik", "verk" veya "virk" gümüş
demektir.
Hadisin "Hayır,
veya Allah'ın dilediği bir şey söyledim" fıkrasının manası, cevab olarak
ya "hayır" dedim, ya da o anda Allah'ın dilediği bir kelime söyledim
anlamındadır.
"O ateş(e girmen)
için sana yeter" fıkrasından maksat ise "Cehennemde ta'zib edilmen
için yalnız onun zekâtını vermemen, sana kâfidir" demektir. Bu söz, ziynet
eşyasının zekâtını vermeyene büyük bir tehdittir.
Bu hadis de önceki
hadisler gibi ziynet eşyasının zekâta tabi olduğunu söyleyenlerin delillerindendir.
Hadisi Darekutnî,
Muhammed b. Atâ'dan tahrîc etmiş ve onun meçhul olduğunu söylemiştir. Beyhakî
onun Muhammed b.Atâ değil de Muhammed b. Amr b. Atâ olduğunu ve Dârekutnî'nin
onu dedesine nisbet etmesinden dolayı onun meçhul olduğunu zannettiğini
söylemiştir. Nitekim Ebû Dâvûd da bu hadisin senedinde onu Muhammed b. Amr b.
Atâ olarak zikretmiştir.
İbnü'l-Kattân da
Beyhakî'nin ifâdesine yakın bir ifade kullandıktan sonra "Muhammed b. Amr
b. Aîâ sikadır," demektedir.
Hâkim de bu hadisi müstedrek'de,
aynı zattan yani Muhammed b. Amr. b. Atâ'dan o da Abdullah b. Şeddâd b.
el-Hadi'den tahriç edip Şeyhayn'ın şartlarına göre sahih olduğunu ancak onu
tahric etmediklerini söylemiştir.